“İstanbul Fırıncısı ilk defa bu kadar çaresiz kalmıştır”
Değerli “Ekmeğin Sesi” okurları! Bu yazımızda sizlere İstanbul fırıncısının çaresizliğini, içine düştüğü girdaptan çıkamayışını, nasıl sahipsiz bırakıldığını anlatacağız.
İstanbul fırıncısı için kâbus dolu günler, ülkemizde yaşanan ekonomik krizle beraber başladı. Siyasiler için ekmek temel gıdaydı ve “Her ne olursa olsun ucuz olmalıydı.”
Tüm girdi maliyetlerine zam yapılabilirdi ama ekmeğin fiyatının aynı kalması için her yol denenmeliydi.
Öyle de oldu!
İlk olarak 2018 yılında, İstanbul Ticaret Odası’nın aldığı meclis kararıyla, ekmek tarifeye bağlandı. Böylelikle, İstanbul Ticaret Odası üyelerinin fiyat serbestliği elinden alınmış oldu. Dönemin İstanbul Valisi Vasip Şahin’in ekmek fiyatlarıyla ilgili yaptığı basın açıklamasında, yanındaki isimler dikkat çekiciydi. Vali Şahin, sektörün temsilcileri İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç ve İstanbul Esnaf ve Sanatkarları Odalar Birliği Başkanı Faik Yılmaz yanındayken yapmıştı basın açıklamasını.
Ve şu detaylar çok önemliydi;
Açıklamanın yapıldığı tarihte ekmek İstanbul’un birçok ilçesinde 1 lira 50 kuruştan satılıyordu. Ama Vali bey net konuştu; “İstanbul’da ekmek 1 lira 25 kuruşun üstünde satılamaz” diyordu.
Aslında, fırıncı girdi maliyetlerine gelen aşırı zamlardan dolayı ekmeğin 1 lira 75 kuruş olmasını istiyordu. Fırıncıyı 1 lira 50 kuruş da kurtarmıyordu. Buna rağmen “Ekmek 1 lira 25 kuruştan yukarı satılamaz” denmişti.
Sayın Valimizin açıklamasının bir amacı da, kurumların 1 lira 75 kuruşluk tarife talebinin önüne geçmekti. Bu açıklamanın üzerine birçok ilçe kilogram fiyatı üzerinden ekmek gramajını yükselterek, fiyatı geri çekmeden mevzuata uygun olarak ekmeği 1 lira 50 kuruştan satmaya devam etti. Talep ettiği 1 lira 75 kuruş tarifesini ise, ancak 2019 yılında alabildi. Sonuç olarak, bürokrasinin bu hamleleri tarifeyi 3 - 4 ay ileriye atmış oldu. O gün, bugün sistem hiç değişmedi!
2018 yılında ne denmişti; “Halkımıza fahiş fiyatla satış yapan ekmek üreticilerine gereken cezalar İl Ticaret Müdürlüğü ekiplerimiz tarafından yazılacaktır. Denetimler devam edecektir. Usulsüz satış yapanlara fırsat verilmeyecektir.” Sanki, fırıncı halkı kandırıyor, haksız kazanç elde ediyor!
Aynı algıya geçtiğimiz aylarda da yapmadılar mı?
Ekmek yaklaşık 2 aydır birçok ilçede 12 lira 50 kuruştan satılmasına rağmen, çıktılar “İstanbul’da ekmek fiyatın 10 lira olduğunu ve bu fiyatın üstünde satış yapılamayacağı söylendi.” Yine denetlemeler başladı. Ulusal basın manşetten haberler yaparak fırıncı her zamanki gibi itibarsızlaştırıldı. Buradaki amaç, yine aynıydı girdi maliyetlerindeki aşırı artışlara bağlı yeni 15₺ lık tarife talebini baskılamak ötelemek için zemin hazırlamak, yine halkın kafasını karıştırmak. “Ekmek ucuz olsun da nasıl olursa olsun” diyen bürokrasinin bu uğurda İstanbul fırıncısına yapmadığı kalmadı!
Her defasında, fırıncının ekmek üretiminde kullandığı tüm girdi maliyetlerine zam geldi. Ekmeğe zam yapılamadı, bürokrasinin müdahalesi sonucu geciktirilen tarifeler ekmek fiyatlarının enflasyon altında kalmasına neden oldu. Makas açıldıkça açıldı, fırıncı ekmekten para kazanamaz hale geldi.
Buna da şöyle bir kılıf bulundu, ‘Bir fırında sadece ekmek mi satılıyor! Ekmekten kazanmıyorsa sattığı diğer ürünlerden kazansın.’ Daha da ileri gidildi ve “Para kazanamayan fırıncı kapatsın."
Ekmek ucuz olsun da batan batsın! Fırın kapanıyorsa kapansın, önemli değil!
Bunların hepsi yaşandı bu sektörde! Bazen öyle bir tablo ortaya çıkıyor ki, bir tarafta bürokrasi, bir tarafta seçilmiş fırın temsilcileri, görevleri aynı gibi “Kamuya hizmet etmek!” Ekmeğin ucuz olmasını sağlamak.
Bürokrasi ve medyanın marifetiyle 2018 yılından bu yana, fırıncı fahiş fiyatla ekmek satan “fırsatçı” gibi gösterildi sürekli…
Polis ekipleri, hatta kaymakam eşliğindeki denetimlerde, kameralarla birlikte operasyon yapılıyormuş gibi yapılan baskınlar, haksız kazanç vurgusu, siyasi rant uğruna fırıncıya saldıran bürokrasi, siyasete malzeme olan ekmek, medyada reyting uğruna linç edilen fırıncı esnafı… Aman sesimizi yükseltmeyelim yanlış anlaşılırız diyerek susan fırıncı esnafı...
Bir ara, dönemin valisine İstanbul’daki 39 ilçede faaliyet gösteren fırıncı sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin listesi verilmişti bu listeyi kim tarafından verildi belirsizliğini koruyor. Temsilciler Valilik makamına çağırılmış, vali yardımcısı tarafından alenen sivil toplum kuruluşu yöneticileri “tehdit” edilmişti. Böylece Sivil toplum kuruluşlarına da “sus” denmişti Ekmeğin ucuz olması için herkes “susmalıydı.”
Türkiye Fırıncılar Federasyonunun da hakkını yememek lazım. İstanbul fırıncısının ucuza ekmek satması için o da çok uğraştı. Ne zaman İstanbul’da ekmek fiyatı ile ilgili bir gelişme olsa basında, medyada gördük kendisini… Sözde, fırıncıyı düşünüyordu. Bir ara yine, bürokrasinin “Ekmek şu paradan satılacak, aksi takdirde ağır cezalar yazılacak” baskısı üzerine, sayın Halil İbrahim Balcı, arayı bulmak için İstanbul’a gelmiş, 39 ilçe temsilcisi, İstanbul Fırıncılar Odası’nın düzenlediği toplantıya çağırılarak, “Fiyatı geri çekerseniz ceza yazılmayacak aksi takdirde ağır cezalar alacaksınız” denilerek, fiyatın geri çekilmesi istenmişti. Sayın Balcı, her zamanki gibi İstanbul’a ayar veriyordu.
Yıllardır devam eden bir algı yönetimi, en son yine hepimizin malumu, “Siz hiç fiş kesen fırıncı gördünüz mü” diyen, Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, fırıncıyı hedef gösterdi.
Bu sefer de “vergi kaçakçısı” oldu fırıncı! Vicdansızlıktır! Yahu yazıktır, günahtır! Bu mesleği icra edenlere!
Peki, fırıncı neden haklı iken sürekli haksız duruma düşüyor?
Fırıncı kendini mi ifade edemiyor, sesini mi duyuramıyor?
Yoksa doğru temsil edilemiyor mu?
Kimler fırıncının haklarını savunacak?
Elbette, sektörün sorunlarına çözüm bulmak vaadiyle seçilmiş İstanbul Ticaret Odası 12 Nolu Komite ve İstanbul Fırıncılar Odası… Esnafının hakkını savunarak menfaatlerini koruyacak.
O makamlara aday olduklarında, fırıncıdan oy istediklerinde şunu çok iyi biliyorlardı;
Siyasetin ve bürokrasinin baskısı altında ezilen, yıllardır kangren olmuş sorunları olan meslek gurupları içinde en zor ve sıkıntılı meslek olan bu sektörün sorumluluğunu almak,
Hiç de kolay değildi. İsteyerek o koltuklara oturulmadı mı?
SORUYORUZ VE CEVAP BEKLİYORUZ;
Bu iki kurum son 6 yıl boyunca ne yapmıştır? Göreve geldikleri günden bu güne kadar sektörün refahına, kalkınmasına yönelik bir çalışmaları olmuş mudur? Sektörde yaşanan ve yaşanılacak sorunlara karşı hazırlıkları var mıdır? Tarifeyi talep etmek, sonrasında beklemek, bürokrasinin gecikmeli onayladığı tarifenin çıkmasını beklemek dışında sektör için ne yaptınız? Bizim bilmediğimiz bir şey var mıdır? Son 6 yıldır ekmek fabrikaları cirolarını 10’a katlarken, oylarını alarak seçildiğiniz mahalle fırıncısı neden feryat etmektedir? Temsil ettiğiniz fırıncıya yapılan bir haksızlıkta konuşmanız gereken zamanlarda susmanızın nedeni nedir? Size göre haksızlık yok mudur? Fırıncı gerçekten mağdur değil midir? Binlerce ekmek üreticisi üyesi olan fırıncıyı temsil ettiğini iddia eden 12 Nolu Komitenin, bu güne kadar sektörün refahına yönelik maddi - manevi bir çalışması olmuş mudur? Sadece, İstanbul Ticaret Odası kürsüsünden fırıncının mağduriyetini dile getirmek, fiyat talep etmek midir sizin göreviniz? Neden, bütçe sorunu olmayan dev bir kurumun çatısı altındayken sektörün gelişmesi, kalkınması, sorunlara kalıcı çözümler bulunması adına danışmanlık şirketleri ile çalışmıyorsunuz?Aynı soruları İstanbul Fırıncılar Odası'na da soruyoruz;
Lütfen!
İki kurumun da, seçim sandıkları önünde gösterdiği işbirliğini, sektörün refahı için de kullanmalarını istiyoruz. Netice olarak, bir şeyleri düzeltmek için hala vaktiniz var. 2 dönem görevde olan bu iki kurumdan artık icraat bekliyoruz. Kendilerinin mazeret üretme gibi bir hakkı yoktur. Fırıncının maddi manevi sorunları vardır. Öncelik, Kasım ayında tarifenin çıkartılabilmesi olmalıdır. Yeni yılda çıkacak tarife ekmek fiyatlarını enflasyon karşısında daha da ezilmesine neden olacak, fırıncı ekonomik olarak çökme noktasına gelecektir. Çok iyi bilinmelidir ki, fırıncı ekmek üreticisidir ve her üreten gibi para kazanmaya hakkı vardır.Fırıncıyı, fırıncıdan başkası anlamaz.
Umarız ve dileriz ki, bu iki kurumun başkanları ve yöneticileri ve hiç bir siyasi ve ticari kaygısı olmaksızın bürokrasinin baskılarını aşmalı, yeni projeler ve fikirler üreterek ortak akılla sektörün fırıncının haklılığını haykırmalıdır. Tıpkı diğer oda başkanları gibi esnafının yanında olmalıdır.
Saygı ve muhabbetle… Allah’a emanet olun.