9 Kasım Çarşamba günü yapılacak olan İstanbul Ticaret Odası (İTO) seçimleri ve ekmekçilik sektörüne ilişkin Ekmeğin Sesi'ne özel açıklamalarda bulunan İTO eski meclis başkanı Muharrem Keçeli, 1994 yılında dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın destekleriyle İTO'ya bağlı fırınlarda ekmek fiyatının serbest bırakıldığını dile getirdi. Keçeli, 2018 yılına kadar devam eden bu uygulamanın yeniden hayata geçirilmesinin mümkün olduğunu da aktardı.
Muharrem Keçeli, merhum Kadir Topbaş'la bir toplantıda (Arşiv)
"DENETİMLER SİYASİ DEĞİL, İŞİN UZMANI BİR HEYETLE YAPILMALI"Muharrem bey, sektörün duayen ve tecrübeli isimlerinden birisiniz. Yıllardır ekmekçilik sektöründe kördüğüm haline gelmiş sorunlar var. Bu sorunlar neden çözülemiyor? Nasıl çözülür?
Ekmekçilik sektörünün sorunlarının aşılamamasının en büyük sebebi, halkın temel besin maddesini üretiyor olmamızdır. Siyasi partiler, bu sebeple her dönemde ekmeği politika malzemesi haline getirmişlerdir. Ekonomik açıdan da, enflasyon sepetinde önemli bir yüzdeye sahip olması diğer önemli etkendir. Tabiatıyla, siyasiler enflasyonu bir nebze aşağıda tutabilmek için ekmek fiyatını baskılamayı bir çözüm olarak görmüşlerdir. Görmeye de devam edeceklerdir. Her öğün sofralarda yer alan bir ürün hem vatandaşın, hem de siyasilerin dikkatini fazlasıyla çekmektedir. Sektör açısından içinden çıkılamaz hale gelen diğer bir konu, işyeri ruhsatlarıdır. İstanbul büyük bir metropoldür. 20 yıl içinde kent yapılaşması büyümüş ve buna bağlı olarak nüfus artmıştır. İmar bakımından beklenen kanunlar çıkarılmış olsa da, uygulama da yerel yönetimler gerekli hassasiyeti sağlayamamış, ruhsatsız fırınların açılması da önlenememiştir. Bu durumu kolayca izah etmek mümkün değildir. Özellikle yeni oluşan ve gelişen ilçelerde birçok bina altında ruhsatsız olarak, yasadışı faaliyet sürdüren işletmeler mevcut. Konu uzun zamandır tartışılmakta, çözümü konusunda denetim ve uygulama yetkisi yerel yönetimlerin elinde. Yerel yönetimler siyasi kaygıları, esnaf ve vatandaş ile karşı karşıya kalmamak için köklü çözümlere yanaşmıyorlar. Karşılaşacakları tepki ve baskılar onların radikal kararlar almasını önlüyor. Bu çerçevede, mevcut ruhsatsız işyeri probleminin köklü çözüme kavuşturulması zor görünüyor. Yapılabilecek en faydalı iş ekmek fırınlarına ruhsat verilirken, yasal mevzuatın uygulanması ve denetiminin siyasi olan yerel yönetimlerden alınarak, işin uzmanı olan bir heyet ile karara bağlanması olacaktır.
"SİYASİLERİN İTO YÖNETİMİNE BASKISI NORMAL OLMASI DA, HER DAİM DEVAM EDECEKTİR!"2019 yılına kadar İTO üyeleri için fiyat serbestliği vardı. Siyasi iradenin baskılarıyla ortadan kalktığını biliyoruz. İTO meclisi, neden böyle bir karar vermiş olabilir? Siyasi irade, İTO üzerinde bu kadar etkili mi?
İstanbul Ticaret Odası (İTO), ekmek fiyatı belirlenmesi konusunda aslında kanunen yetkilidir. Ancak bizler, İTO Komitesinde ve yönetiminde görev aldığımız dönemde fiyat Konusunda serbestinin (Tarifenin yapılmaması, işletmelerin kendi maliyetleri doğrultusunda fiyat belirlemesi) neden olması gerektiğini detaylarıyla ifade etmiş ve bu kararın alınmasını sağlamıştık. Eskiden, uygulamada olan "NARH" Kanunun kalkmasından sonra tüm girdilerimizi serbest piyasadan tedarik etmeye başladık. Dolayısıyla, tüm girdileri serbest olan bir ürünün fiyatının tarifeye bağlı kalması, serbest piyasa ruhuna tamamı ile aykırı olduğu gibi, Ticaret Kanunları çerçevesinden bakıldığında da, işletmelerin zarara uğraması ya da buna zorlanması yasaya aykırılık teşkil etmektedir. Bu sebeple, 81 Komitesi olan ve hiçbir ürün için tarife yapmayan İTO’nun, sadece ekmek fiyat tarifesi yapması da ticaretin olağan akışına aykırıdır. Diğer taraftan, ille de tarife yapılacaksa; Yönetmelikte belirtildiği üzere ilçeler bazında da tarife talepleri yapılabilir ve İTO Meclisi gerekli araştırma sonucunda bu tarifeleri onaylamalıdır. Aynı şehirde ekmek üretimi yapan 39 ilçe fırıncısının da aynı fiyata ekmek satamayacağı aşikardır. Siyasilerin, İTO yönetimine bu konuda baskı yapması normal görünmese de her daim olacaktır.
Muharrem Keçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte bir açılışta (Arşiv)
"EKMEK FİYATININ YENİDEN SERBEST OLMASI MÜMKÜNDÜR"Üyelerinin yapısal ve güncel sorunlarına çözüm bulmak ilkesiyle kurulmuş olan İTO’da 81 meslek komitesi var. 12. Komite’nin bu kadar etkisiz kalmasının nedeni ne olabilir?
Bizler, Meslek Komitesi ve Yönetimde görev alırken bu mücadeleyi çok zahmetler çekerek aşmış idik. Şöyle ki; 1994 yılında, dönemin İBB Başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'a konuyu ilettik ve kendisi bizlere bu konuda yardımcı oldu. Sonra 2018 yılına kadar bizlerin oradaki çalışmaları ve izahatları sayesinde (Komitede ve Mecliste görev alan arkadaşlarımızla) Ekmek Fiyatı İTO tarafından Tüccar Fırıncıya serbest bırakıldı. 12. No’ lu Komite'de bulunan arkadaşların tecrübe ve bilgi birikimlerinin olduğunu biliyorum. Ancak bu konuda etkisiz kalmaları olabilir.
Sizin döneminizde komitelerin bütçeleri nasıl belirleniyordu?
Bizim dönemimizde, Komitelere ayırılan bütçeler değerlendirilir ve buna göre belirlenirdi.
9 Kasım’daki İTO seçimleriyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
İki grubun seçime gireceği haberini aldım. Bir tarafta görevde olan mevcut yönetim, diğer tarafta EKÜDER ve Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası’nın ittifak yaparak oluşturacağı liste. Öncelikle seçimlerin sektöre hayırlı olmasını temenni ediyorum.
İTO da siyasi baskı altında kalmadan, layıkıyla çalışacak 12. Komite, sektör için neler yapabilir?
Tariflerin eskisi gibi serbest olması sağlanabilir. Bu konuda bizler tecrübeliyiz. Doğru gerekçeler ve izahatlar yapılabilirse, aşılacağını düşünüyorum. Ruhsat konusunda girişimler yapılabilir ama sonuç almak siyasi iradelerin elinde.
Şu anda en büyük sorunu tarife serbestliği, çalışacak personel bulamama ve fırınların bir gün kapalı olması. Bu sorunları çözebilirler mi?
Ekmek fiyatı tarifesiyle baskı altında olduğu için her geçen gün maliyetleri, artan işyerlerinin kar etmesi çok zor. Kar edemeyen bir işletme işçisine bu hayat şartlarında maaş güncellemesi yapamaz. Dolayısıyla dolgun ücreti olmayan, tatili olmayan, gece gündüz çalışılan bir işe personel bulmak imkansız bir hal almıştır. Yeni nesil fırın işyerinde çalışmak istemiyor. 3 nesil fırıncılık yapan işletme sahipleri sonraki neslin fırının önünden dahi geçmediğini, bu işi yapmak istemediğini açıkça ifade ediyor. Hepimiz sahadan bu sitemleri duyuyoruz. Kendi evlatlarımız bile bu işi yapmak istemezken, personel bulma sıkıntısı çekiyor olmamız malumun ilanı olmuştur. İstanbul gibi bir metropolde hafta sonu fırınların kapanması zor görünüyor. Geçmişte bizler bu tür çalışmaları bazı pilot bölge ve işyerlerinde yapmıştık. Ancak kapanan ve tatil yapan fırının önüne arabalarla araçlar gelip ekmek sattı. Müşterilerine (Bakkal ve Satış bayilerine) gidip onlara ekmek bıraktı. Yani fırın işyerinin ekmek üretimini bir gün durdurması, tezgah fırıncısı için mümkün görünse de, dışarıya servisi olan bakkal müşterisine hizmet eden bir işyeri için pek de mümkün değil. Tekrar bu yönde bir uygulama planlanabilir ama öncelikle fırın işverenlerinin bu çalışmaya ve planlamaya saygı duyması, alınan ortak kararlara uygun davranması ve ticari ahlakı koruma konusunda samimi davranması şarttır.